ÇİN’İN VERDİĞİ ZAFER MESAJLARI NASIL OKUNMALI
Doç. Dr. Güray ALPAR
Emekli Tümgeneral
Konu sanki Japonya karşısında 80 yıl önce elde edilen zaferin kutlanması gibi gözüküyordu ama verilen mesajların Japonya ile pek de ilgisinin bulunmadığı söylenebilir.
Pekin’de gerçekleştirilen ve 20’den fazla ülkenin liderinin katılım sağladığı zafer geçidi Çin’in kendi vatandaşları yanında, dünya kamuoyuna da güçlü siyasi ve askeri mesajları vermeye fazlasıyla yetti.
Çin Devlet Radyo ve Televizyon İdaresinin verilerine göre, bu zafer geçidi, Çin genelinde televizyon üzerinden 160 milyon kez, internet üzerinden ise 1.9 milyar kez izlendi. Bu Çin içerisinde canlı yayın görüntülenmesinde bir rekor.
Galiba en büyük mesaj da Trump’a gitmiş gibi…
ABD Başkanı Trump zafer töreni ile ilgili sosyal medyadan yaptığı paylaşımda; Çin, Rusya ve Kuzey Kore liderlerini ülkesine karşı komplo kurmakla suçladı ve olup bitenlerin farkında olduğunu belirten kinayeli bir cümle kurdu: “Cevaplanması gereken en önemli soru, Çin Devlet Başkanı Şi’nin, bir yabancı işgalciden özgürlüğünü güvence altına almak için ABD’nin II. Dünya Savaşında Çin’e verdiği muazzam destek ve ABD askerlerinin akıttığı kandan bahsedip bahsetmeyeceğidir. Başkan Şi ve Çin’in muhteşem halkı, harika ve kalıcı bir kutlama günü geçirsin. ABD’ye karşı komplo kurarken lütfen (Rusya Devlet Başkanı) Vladimir Putin ve (Kuzey Kore lideri) Kim Jong Un’a en içten selamlarımı iletin.”
Çin hükümeti düzenlediği bu muazzam zafer töreniyle sadece bir başarısını kutlamaktan ziyade, askeri kapasite ve diplomatik ittifaklarla mevcut dünya güç dengelerinin değişimine dair güçlü bir mesaj da vermiş oldu. Bu aynı zamanda küresel güç mücadelesinde yeni bir dönemin başlaması anlamına da geliyordu.
Evet, ABD yönetimleri 1990’lar sonrasında gücünü; Afganistan, Irak, Suriye gibi bölgelerde tüketirken ve hala tüketmeye devam ederken, Çin bu süreçte muazzam bir ilerleme kaydetmiş ve şimdi de bunun keyfini çıkarıyordu… Ama askeri uzmanlar stratejinin üç temel unsurunun zaman, mekân ve kuvvet olduğunu çok iyi bilirler. Giden zamanı ise geri getirmek maalesef mümkün olmuyor.
İttifak ve Trump’ın komplo kuruldu sözünden hareketle, galiba konuyu biraz daha aşmak gerekiyor. Bu törende Rusya, Çin ve Kuzey Kore liderlerinin 66 yıl sonra ilk kez bir arada gözüktüğü bir manzaraya şahit olundu. II. Dünya Savaşı sonrasında, 1959 yılında Kruşçev, Kim Il-sung, Mao Zedong’un bir arada olduğu bir kareden sonra bu kez 2025 yılında Putin, Kim Jong Un ve Şi Cinping’in birlikte poz vermesi, bazı uzmanlar tarafından, Batı Dünyası ve ABD’ye karşı bir ittifak emaresi olarak yorumlandı. Bu arada törene katılan ülkelerin dünyada en fazla nükleer silaha sahip ülkeler olduğunu da vurgulamakta fayda var.
Çin bu tören sırasında askeri alanda geliştirdiği birçok teknolojiyi alana sürdü ve caydırıcılığını ve savunma sanayi alanında ulaştığı noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. Bunlar arasında dünyada istediği noktayı etki altına alabilecek 20.000 km’ye ulaşan hipersonik füzeler yanında (Çin tarafından ilk kez 2019 yılında tanıtmıştı ve 6 yılda muazzam gelişmeler kaydedildiği görülüyor), elektronik harp sistemleri, İHA’lar, gizli dronlar, stratejik kıtalararası nükleer füzeler, denizaltı tabanlı kıtalararası füzeler, hipersonik gemi savar füzeleri ile milli olarak ürettiği tank ve zırhlı araçlar ile helikopterler ve savaş uçakları da vardı. İlk kez tanıtılan lazer silahı ise deniz savaşlarının teknik ve taktiğinde değişim yaratabilecek özellikleri taşıyordu. Farklı gemilere konuşlandırılan hava savunma sistemleri ise birlikte hareket ederek; yakın, orta ve uzun mesafede istenilen savunma hatlarını oluşturabiliyor. Silah sistemleri geleceğe dair kararlılık yanında, ABD ile güç farkının giderek azaldığını da açıkça görülüyor. Zaten Avustralya Ordusundan emekli General Mick Ryan’a göre, Çin ile ABD arasındaki fark öncekine göre çok daha azaldı ve Çin artık kendi silahlarını tamamen kendisi üreterek avantajlı duruma geliyor.
Cumhurbaşkanı olarak Tiananmen Meydanındaki üçüncü askerî geçit törenine katılan Çin liderine göre, günümüzde insanlık barış ile savaş, diyalog ile çatışma arasında bir seçimle karşı karşıya ve Çin ulusu kaba güçten korkmayan ve kendisine yeterli yapısıyla sağlam duran durdurulamaz bir ulus.
12.000’i aşkın askerle yapılan ve 2019 yılından beri düzenlenenlerin en büyüğü ve kapsamlısı olan bu gösteri, Çin’in gelecekte dünya düzeninin kuralları belirleyecek kuvvetli aktörlerden birisi olacağının da habercisi olarak yorumlanıyor.
Hong Kong Asya Araştırmaları Merkezi eski yöneticilerinden Ghulam Ali’ye göre bu tatbikatla Çin, savunma kapasitesini ve Ukrayna ve ABD ile yaşanacak gerilimler dahil küresel ve bölgesel düzeyde daha büyük rollere hazır olduğunu gösterme fırsatını ve halkını milli güvenlik hedefleri etrafında birleştirme şansını buldu.
Çin geçit töreni öncesi katılımın yüksek düzeyde olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesine ev sahipliği yaptı ve küresel düzenin şekillenmesine ve hegemonik düzenin karşısında durmaya yönelik mesajlarını verdi. Xi’nin özellikle “Küresel Yönetişim Girişimini” önermesi ve uluslararası hukukun üstünlüğü, çok taraflılık, eşitlik ve adalet gibi ilkeleri vurgulaması önemliydi.
Çin gerek BRICS ve gerekse Sanghay İşbirliği Örgütünü kullanarak jeopolitik alanda küresel liderlik rolünü güçlendiriyor ve dünyaya yeni alternatifler sunuyor. Trump izlemekle yetiniyor ve Avrupa ise durumun farkında olmasına rağmen artık daha dar bir hareket alanına sahip ve Trump’ın hamleleri ile soğuk savaş dönemi dahil bugüne kadar görmediği bir şoku yaşıyor. Almanya Başbakanı Merz geçtiğimiz ağustos ayında öne sürdüğü öngörü ile zaten” karşı kaldığımız sınamaları anlamak için sadece Çin’e ve Asya ülkelerine bir bakmamız gerekir. Asya’da inanılmaz bir dinamizm ve dünyaya liderlik etme iddiası var ve bu Çin için de geçerli” demişti.
Kısaca dünya değişiyor ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi duruyor…